3.Toys Turkey’e katılan Selay Oyuncak firma sahibi Özdemir Aydın ile Antalya fuar organizasyonları hakkında görüştük
Flash: Selay Oyuncak: “Her zaman ne yaparsan en iyisini yap”
Fuarınız nasıl geçiyor?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki, bu bir fuar’dan öte şirketler arası tanışma ve sosyalleşme aktivitesidir. Ne yazik ki iş yoğunluklarımızdan dolayı meslektaşlarımız, bayilerimiz ve müşterilerimiz ile bir araya gelemiyoruz. Neticesinde bazı sorunlar, öneriler yahut ortak yapılması gereken birtakım işler havada kalıyor. Biz de bu fuarlar sayesinde dostlarımızla dört günlük güzel bir zaman geçirebiliyoruz. Bana göre bu fuarların iki amacı vardır. Birincisi, bazı müşteriler ihtiyacı doğrultusunda sürekli ürün aldığı firmalarla iletişime geçerek eksikliklerini, veya siparişlerini yazdırırlar. İkincisi ise, bizlerin firma olarak hiçbir satış kaygısı olmaksızın, yeni insanlar ve ürünler tanımak, fuarların yani kısacası dört günlük tatilin tadını çıkarmak diyebilirim. Ben bu bilincin ışığında etkinliklerin çoğunu destekliyorum. Benim içinse fuarların en büyük kazanımı budur. İnsan kazanmak.
Sektörümüzde iki ayrı Antalya fuarı olması konusuna bakışınız nedir?
Faaliyetin ve ticaretin olduğu her sektörde, rekabet güçlü olduğu sürece bu tür şeyler çok normal. Bakıldığı zaman bu iki fuar veya satış, tanışma organizasyonunun ikisinin de ürün gamı farklı. Müşteri portföyünün de farklı olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu organizasyona gelen müşteriler iki fuar arasındaki ayrımı yapabilecek kapasitedeler. İhtiyaç dâhilinde arz talep dengesi birisinde tamamlanamaz iken, diğeri tüm açıkları kapatabiliyor. Kısacası bu durum firma ile fuar arasındaki taleplere bağlıdır diyebilirim. Ben bu ayrımı gözetmeksizin tüm organizasyonlara katılmaya özen gösteririm. Tespit ettiğim durum ise birine gelen müşteriler, diğer organizasyona katılmıyorlar. Bu açıdan bakıldığında ikisinin de olması güzel bir şey, bir anlamda iki organizatör de daha güzelini yapmak için çaba sarf ediyor ve ortaya güzel bir rekabet çıkıyor. Tabi şöyle bir algı oluşmasın, bu durum sektörün kopması veya parçalanması anlamına gelmiyor. Zannımca bu iki fuarı tek bir organizasyon haline getirmek faydadan çok zarar getirecek gibi. Büyük işlerin daima büyük dertleri ve eksiklikleri olabiliyor. İki fuarın daha sıcak ve ailevi ortam yansıtmasının daha elit ve sağlıklı bir görüntü ortaya koyduğu kanaatindeyim.
İki etkinliği karşılaştırdığımızda durumu nasıl görüyorsunuz?
Az önce dile getirdiğim gibi bu organizasyonların bence ikisi de kendi ekseninde çok başarılı. Organizasyonda bazı hatalar ve eksikler olabilir çünkü bu etkinlikler çok profesyonel insanlar tarafından organize edilmiş etkinlikler değil. Belki daha kurumsal organizatörler ile çalışılır ise durum daha da güzelleşebilir. Tabi bu talep benim ideolojim doğrultusunda. Biz yani ‘Selay Oyuncak’ olarak “her zaman ne yaparsan en iyisini yap” mantığını hedef aldığı için daima o yönde çalışmalar yapıyor. Tabi bu hatalar zaman içerisinde aşılacaktır. Biz ilk ‘CNR İstanbul Oyuncak Fuarı’nı yaptığımızda çok basitti ama zaman içerisinde işler ve renkler ve her şey değişti daha güzel bir fuar haline geldi. Aynı şekilde bu fuarlar, nasip olur da görür isek yıllar içerisinde daha da renkli görüntüler ortaya koyacaktır.
Bu organizasyonlara yurt dışından ziyaretçi getirilmesi noktasında bir çalışma var mı?
Aslında benim uzun zamandır üzerinde düşündüğüm hatta birkaç görüşme yaptığım konuya değindiniz. Üretici arkadaşlarla bir araya gelerek, olay hakkında uzun uzun toplantılar yaptık. Hatta dernek başkanımız ile konuyu münazara ettik. Yurt dışında imalat yapan arkadaşlarımızda var. Hepimizin belli bir yurtdışı ziyaretçi portföyü var. O arkadaşları buraya davet edip aynı üreticilerin olduğu bir platformda onlara da böyle bir etkinlik planlıyoruz. Çünkü bu şekilde hem firmalar arası etkileşimi hem de pazar arasında bir ticari alışverişin önünü açabiliriz. Nitekim dar gibi gözükse de geniş bir pazara sahibiz. Sayılı olan firmalar hala birbiri ile tanışmıyor ve gerek ticari gerekse sosyal olarak irtibat halinde değiller. Bu durum, fuarlar sayesinde sonlanabilir. Tabi bunun olup olmayacağını zaman gösterecek. Başarır da yapabilirsek etkinliğe katılacak firmaların imalatçı veya ithalatçı olması da önemli değil. Eğer “ben ürünümün kalitesine güveniyorum, yurtdışında bayilerim var fiyat politikam buna uygun” diye düşünüyorsa, tabii ki o da katılabilir. Örneğin biz zaten yurtdışı ile çalıştığımız için kendi portföyümüz var. ’Selay Oyuncak’ ın 26 yabancı ülkede ürünlerini satan insanlar var. Her ülkeden bir insan gelse 26 insan yapar. Diğer arkadaşların da muhakkak çalıştığı kişiler var. İthalatçı “ben bu ürünü Avrupa’ya veya Doğu Bloku ülkelerine satabilirim” der ise, onların burada bulunmalarından mutlu oluruz. Her şeyden önce biz bunun olabilirliğini kendi içimizde netleştirmeliyiz. Ondan sonra diğer insanları inandırıp bir ilke imza atabiliriz. Bunun olabileceğinin en büyük kanıtı yerli üretimi ülkemize hediye ederek yapmış bulunuyoruz. Bizler için bu onur kaynağıdır. Bir tavsiye ile sözlerime son vermek isterim. Bernard Shaw’ın çok sevdiğim bir sözü vardır: ’Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.’