Çocuğun oyun gereksinimini en iyi karşılayan toplumsal kurum, “anaokulları” dır. 3-6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki ilk yıllardaki rolüne katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
Anaokulu, ilkokula hazırlık olmaktan çok, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk 3 yıl içinde çocuk, model olarak aldığı anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu gelişim sınırlıdır.
Anaokulu yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur
Froebel’ in deyişiyle : “ Anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.” Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur, işbirliğini geliştirir, yaşıtlarıyla ilişkiye girer. Anaokulu çocuğa, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir.
Anaokulları, çocukların sözel faaliyetlerine önem veren ve onlara hareket imkânı hazırlayan kurumlar olmalıdırlar. Anaokulunda renk, sayı ve kavramlar çocuğun düşüncesine uygun bir biçimde somuta indirgenerek verilir. Parmak boya ve resim faaliyeti, su oyunu, kum oyunu, ritmik jimnastik, bloklarla oynama önde gelen oyun dizileri arasında sayılabilir. Çocukların en hoşlandıkları dramatik oyun köşeleri, doktorculuk, bebekçilik, bakkalcılık köşeleridir. Çocuk, en iyi ve örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur.
Anaokulunun temel öğretim programı içinde insan ve hayvanları tanıtma, ülkemize ve dünya ülkelerini tanıma, önemli olay ve günlerle, trafik, görgü gibi çeşitli kuralları öğrenme sayılabilir.
Anaokulu aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur. “Ben” ve “başkası” kavramalarının bilincine vararak yardımlaşma ve işbirliği duygusunu geliştirir.
Anaokullarının çocukları ilkokula hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları önemlerini daha da arttırmaktadır. Toplumsal işlevleri büyük olan anaokulları çocukları barındıran değil fakat onları eğiten ve biçimlendiren çok önemli eğitim kurumlarıdır. Bu tür kurumların yalnızca ticari amaçla açılmaları, çocukların gelişimlerini olumsuz açıdan etkiler.
Birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğu ayrıntılarıyla kopya edeceği, sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacı vardır. Bu sebeple anaokulu okulu öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, yeterli düzeyde pedagojik formasyona sahip olması ve mesleğini sevmesi gerekmektedir.
Gelişim yıllarında sağlıklı bir anne çocuk ilişkisinde çocuk zamanla, annesini ona doyum veren, bakan ve onu koruyan bir birey olarak görür. İhtiyaçları karşılanan bebek anneye güvenmeyi öğrenir. Güven duygusunun yapı taşları da böylelikle atılmış olur. Eğer anne çocuğa karşı tutarlı, kararlı ve olumlu ise, çocukta doyum bulacağına dair bir temel duygusu oluşmaya başlar.
Çocuğun kendine saygısı, özgüveni gelişir
Gelişim yılları boyunca ana-babası tarafından bir birey olarak kabul edildiğini, dinlendiğini, sevildiğini, görüşlerine saygı duyulduğunu gören çocukta kendine saygı, özgüven gelişir. Özgüven, “bireyin kendisini yetenekli, önemli, başarılı ve değerli” biri olarak algılama derecesi olarak tanımlanabilir.
Okul öncesi eğitiminin amaçlarından biri de, çocuğun anaokulunda kendi kişiliğine karşı olumlu bir tutum geliştirmesidir. Çocuğu okul öncesi eğitimi sırasında yaşantıları mutlu ve anlamlı olursa, ilkokula kendine yönelik olumlu duygularla başlaması ve başarı olasılığı artacaktır. 3 yaşında başlayan okul öncesi eğitim, çocuğa kendini tanımayı, yeteneklerinde haberdar olmayı ve ona akranlarından farklı olan özelliklerini öğretir.
Bedensel, sosyal, zihinsel, duygusal gelişimlerini sağlamada okul öncesi eğitim kurumlarının önemli katkısı, özellikle çocuk, ilköğretime başladığında kendisini göstermektedir. Araştırmalar, okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim gören çocukların bu eğitimi görmeyenlere kıyasla ilkokulda daha uyumlu ve girişken, sosyal etkinliklerde daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır.
Piaget’ e göre çocuğun öğrenmesinde, otonomi (kendi kendine yönetme) çok önemli bir faktördür. Çocuk sorusunun yanıtını öğretmenden almak yerine kendi başına bulup keşfettiği takdirde öğrenme etkili olmaktadır. Etkin öğrenme, çocukların seyredip dinlemekle yetinmeyip, bu sürece etkin olarak katıldığı anlamına gelir. Etkin öğrenme, doğrudan deneyimler, etkin araştırma olanakları sunar.
Böyle bir öğrenme ortamında çocuk, ne yapacağına karar verir. Çocuğun çeşitli biçimlerde kullanabileceği bol miktarda malzeme vardır. Okul öncesi eğitim bu malzemeyi özgürce kullanabilir. Yapmakta olduğu faaliyeti anlatır. Yetişkinler ve akranlar, çocuğun problem çözme ve yaratıcılık çabalarını görüp teşvik ederler.
Çocuk merkezli sınıf ortamlarında çocuk, faaliyet alanı olarak kitaplık köşesini, fen köşesini, dramatik veya inşa oyunu köşesini, yazma ya da dinleme köşesini, sanat köşesini, su veya kum havuzunu seçebilir.
Böylelikle çocuk;
• Kendi zaman ve enerjisini gerektiği gibi kullanarak, neyi nasıl yapacağına ilişkin tercihler yapma ve karar alma fırsatı bulur.
• Kendi seçtikleri amaçları ve görevleri özgür bir biçimde ve sorumlulukla tanımlama ve yeteneklerini geliştirme fırsatı bulur.
• Arkadaş ve yetişkinlerle grup planlaması yapmak ve ortak çaba gösterme konusunda fırsat bulur.
• Düşüncelerini dile getirebilme ve başkalarına iletebilme şansını elde eder.
Anaokulunun seçimine özen göstermeli
Bu nedenlerden dolayı, okul öncesi dönemi çocuğu, annenin çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın anaokuluna gitmelidir. Ancak ana-baba anaokulunun seçimine özen göstermeli, bakım yerine eğitimi temel alan kurum seçilmelidir. Kurum seçiminde fiziki koşullar kadar, izlenen eğitim programı, öğretmenin niteliği ve eğitsel araç gereçle oyun malzemeleri dikkate alınmalıdır.
– Anaokulunda çocuk, temelleri daha doğumdan itibaren evde atılmaya başlanan, ancak çok kere kararlı bir tutum bulunmadığı için, istenilen düzeye ulaşamayan temel alışkanlıkları (yemek, uyku, tuvalet ve temizlik) kazanma yolunda olumlu adımlar atabilir.
– Burada değişik yetişkinlerle karşılaşan çocuk, ayrıca yaşıtları ve kendisinden daha büyük ve daha küçük çocuklarla bir arada oynamayı, onların istekleri ile kendi istekleri çatıştığında kimseye zarar vermeden bunun üstesinden gelebilmeyi de öğrenebilir.
– Bir okul öncesi kurumda belirli bir zaman dilimi içinde bir sıra düzen izleyen faaliyetler, çocuğun zaman kavramını ve bunun insan yaşamındaki yerini ve önemini öğrenmesine yardımcı olur.
– Okul öncesi kurum, öğretmenin denetim ve uyarıları ile çocuklara okuldaki eşyaları ve oyuncakları ortaklaşa kullanmayı birbirlerinin sırasını ve hakkını gözetmeyi ve birbirleri için bir şeyler yapabilmeyi öğretebilecek en iyi ortamlardan birisidir.
– Yemek sırasında arkadaşlarına ekmek servisi yapmanın, onların bardaklarına su doldurabilmenin çocuk için zevkli bir uğraş olduğu kadar gelecekte kuracağı insan ilişkileri için de olumlu bir temel oluşturacağı kuşkusuzdur.
– Çocuklar evde yapamadıkları birçok faaliyeti anaokulunda gerçekleştirirken, arkadaşları ile konuşarak onların düşüncelerinden haberdar olurlar. Kendi görüşlerini ve düşüncelerini rahatça ifade edebilirler. Hatta oynadıkları oyunlarda, gerek evde gerekse okulda yakınları ve arkadaşlarına karşı duygularını ifade etmek fırsatını bularak rahatlarlar.
– Okul öncesi kurumların yararlarını sayarken listeyi daha çok uzatmak mümkündür. Ancak unutulmaması geren bir nokta var ki çok kere gözden kaçmaktadır. Okul öncesi kuruma vererek ailenin tüm sorumluluktan kurtulmuş olduğu fikri. Böyle bir düşüncenin kesinlikle yanlış olduğunu söylemek gerekir. Ana-baba olarak çocuğumuza karşı sorumluluğumuz yaşamın her döneminde devam etmektedir. Hele bebeklik ve çocukluk gibi ilk dönemlerde bu sorumluluğumuzu hiçbir kişi ve kurum yardımı azaltamaz.
Bu bağlamda, İhlas Holding’in toplumsal sorumluluk duygusuyla yürüttüğü hizmetlerden biri de eğitim. İhlas Koleji, “Eğitimde Mükemmele Yolculuk” parolasıyla, öğrenci ve veli memnuniyeti oluşturmadaki kararlılığı, üstün nitelikli ekip, modern alt yapısı ve öncü uygulamaları ile Türkiye’ye model oluşturmak ve dünyada referans gösterilen eğitim kurumlarından biri olmak vizyonu ile 1996 yılından beri çağdaş eğitim dünyasındaki faaliyetlerine devam ediyor. Bünyesinde bulunan anaokulunda, oyun bahçesini andıran ana sınıflarında minik yavrular bir yandan yüzlerce çeşit oyuncakla oynarken, bir yandan da pedagoji eğitimi almış öğretmenlerin şefkatli kollarında eğitime merhaba diyorlar. Ana sınıflarında minik öğrencilerin el becerilerini, yorumlama, düşünme ve konuşma yeteneklerini geliştirici bireysel ve toplu etkinlikler düzenlenmekte; anne kucağından eğitim ocağına geçişleri en iyi şekilde sağlanmakta.